“`html
T24 Haber Merkezi
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasında, Türkiye’nin kritik bir dönemeçte olduğunu belirterek barış, demokrasi ve toplumsal uzlaşma çağrısında bulundu.
“Birçok büyük güç arasında yaşanan mücadelelerle dolu bir dönemdeyiz; ABD’den Çin’e, Avrupa’dan Rusya’ya kadar geniş bir coğrafya yeniden şekilleniyor” ifadesini kullanan Bakırhan, bu sürecin Türkiye için de zorunlu sonuçlar doğuracağını vurguladı. “Kendi geleceğimizi kendi isteğimize göre belirleme hakkına sahibiz, başkaları bizim rotamızı çizmesin” dedi.
Farklı kimliklerin eşit yurttaşlık ilkesi çerçevesinde bir arada var olabileceğine dikkat çeken Bakırhan, “Bu coğrafyada Türk, Kürt, Arap, Alevi ve Sünni olarak hepimiz varız. Ancak, demokratik bir ulus mutabakatı ile gerçek eşitliği sağlayabiliriz” açıklamasında bulundu.
Barış sürecine dair değerlendirmelerde bulunan Bakırhan, güven oluşturmanın önemine değinerek, “Toplumsal mutabakatı sağlamaya yönelik çaba sadece bizim görevimiz değil. AKP de üzerine düşeni yapabilir; uzlaşı dilini daha yaygın bir şekilde kullanmalıdır” dedi. Ayrıca, muhalefet partilerine ve MHP’ye de bu süreci tabanlarına anlatma konusunda sorumluluk almaları gerektiğini belirtti.
Bakırhan, anayasa üzerine yapılan tartışmalara da atıfta bulunarak, Türkiye’nin yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı olduğunu dile getirdi: “Anayasa tartışmaları bir tabu olmamalı; bu, demokrasi, özgürlük ve adalet temelinde samimi bir müzakere alanı olarak kurgulanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Eşit yurttaşlık ilkesine dayanan, herkesin kendisini ait hissedeceği bir anayasa talep eden Bakırhan, “Bin yıllık kardeşliğimizi, eşit yurttaşlık temelinde demokratik bir anayasa ile güvence altına alabiliriz” diye ekledi. Kürtlerin dili, kültürü ve varlığının dışlanmadığı; Alevilerin eşit yurttaş olarak kabul edildiği bir anayasanın toplumsal barışın temeli olacağına inandığını belirtti.
Siyasetin kişisel çıkarlarla değil, kurumsal yapılarla işlenmesi gerektiğini ifade eden Bakırhan, “Siyaset anlayışımız ‘ben’den ‘biz’e, bireysel hedeflerden ortak geleceğe doğru evrilmelidir” dedi. DEM Parti’nin bu süreçte herhangi bir siyasi gücün arka planında yer almayacağını vurgulayarak, “Ne eski iktidarlara dayanıyoruz ne de mevcut merkezi otoriteleri kabul ediyoruz. Biz, üçüncü bir yol açıyoruz. Demokratik siyasetin lokomotifi olmayı hedefliyoruz” açıklamasında bulundu.
Bakırhan’ın konuşmasından bazı önemli noktalar şu şekilde:
“Grup toplantımızdan önce MHP Genel Başkanı Sn. Devlet Bahçeli ve heyetiyle verimli bir görüşme gerçekleştirdik. İstişarelerimize devam ediyoruz.”
“Çok uluslu bir güç mücadelesi içindeyiz. Dünya yeniden şekilleniyor, Ortadoğu yeniden çağrılı bir merkez haline geliyor. Bu durumdan bağımsız olamayız. Biz de diyoruz ki: Eğer dünya ve Ortadoğu değişiyorsa, biz de kendi rotamızı birlikte belirleyebiliriz” dedi.
“Bu topraklarda Türk, Kürt, Arap, Alevi ve Sünni bireyler bir arada yaşayabilir. Hiç kimse diğerinin üstünde veya gerisinde değil; herkes eşit yurttaş olarak bu ülkenin parçalarıdır. Demokratik ulus mutabakatıyla ortak bir eşitlik sağlamalıyız.”
“Güven inşa etmek, en önemli önceliğimiz olmalıdır. Bugün Kürt halkının yanı sıra, genel olarak Türkiye’de derin bir güven kaybı yaşanıyor. Bunu yeniden tesis etmek bizim sorumluluğumuzdur” diyerek çözüm süreçlerinde deneyim sahibi olan tüm partilerin sürece destek vermesinin önemine dikkat çekti.
“Bu süreç yalnızca DEM Parti’nin sorumluluğu değildir. Herkesin daha cesur ve görünür bir şekilde hareket etmesi gerekiyor. Eğer şimdi konuşmayacaksak, ne zaman konuşacağız?” dedi.
“MHP de bu süreci kendi teşkilatına anlatmak için çaba harcıyor, diğer muhalefet partilerinde de benzer girişimler var. Ancak halk bize şu soruyu sıkça yöneltiyor: ‘Neden iktidar bu kadar çekingen? Niçin sahada görünmüyor?’ Bu kaygıları anlıyoruz.”
İktidara bir çağrıda bulunarak, toplumsal uzlaşma sağlama sorumluluğunun sadece kendilerine ait olmadığını vurguladı: “AKP de daha fazla inisiyatif alabilir, çözüm dilini benimseyebilir.”
“Güven ancak sözler ile değil, pratikte de atılan adımlarla sağlanır. Barış konuşmalarının yanında cezaevlerindeki hasta mahpuslar meselesi acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.”
“Cezaevlerinde hasta tutukluların durumu endişe verici. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, günde iki hasta tutuklu yaşamını yitiriyor. Bu durum barışın ilk adımını teşkil etmektedir” dedi.
“İnfaz yasaları daha insani bir çerçeveye taşınmalı ve cezaevleri boşaltılmalıdır. Ayrıca, yerel seçimlerde kayyım uygulamalarının kaldıralarak yerel demokrasinin güçlendirilmesi gerektiği konusunda hemfikiriz” dedi.
“Siyaset ve medya dilinin değişmesi gerekiyor. Gerekmedikçe zehirli ve kışkırtıcı dille yeniden bir gelecek inşa edilemez. Barış dilinin benimsenmesi önemlidir” diyerek bunu vurguladı.
“Barış, toplumda kök salmalıdır ve toplumun geleceği üzerinde mutlak bir etkiye sahiptir. Biz herkesin yanında, herkesin SESİ olacağız” dedi.
Son olarak, Sayın Öcalan’ın çağrısı, kardeşlik hukuku temelinde yeni bir toplumsal sözleşmenin önünü açmaktadır. “Bu güçlü bir demokratik anayasa ile güvence altına alınmalıdır” diye ekledi.
“`